30 Nisan 2011 Cumartesi

Hayatımızda Teknoloji


Teknolojinin insan hayatını kolaylaştırması dışında insan hayatına birçok olumsuz etkileri vardır. İnsan sağlığına olan tehlikelerinden  bahsetmiyorum bile bunu zaten herkes biliyordur. Her an , her yerde yanımızda olan telefonların radyasyonu gibi. Ancak bunun dışında teknoloji bizim eski adetlerimizi bozmuş ve artık insanlar arasındaki yüz yüze ilişkiler ,görüşmeler yerini  sanal ortamlara bırakmıştır. Eskiden insanlar bayramlarda büyüklerini ziyaret ediyorken şimdi bir telefon açıyorlar , 3G ile  sözde birbirlerini görerek konuşuyorlar.Hatta aynı evin , ofisin içinde yan yana oturanlar bile artık birbirlerine mesaj atıyorlar. Bu yüzden  insanlar arasındaki iletişim böylesine farklı yollarla olmaktadır. Özellikle yeni yetişen nesil bu teknolojiyle büyümekte ve küçücük çocukların ellerinde cep telefonları görebiliyoruz . Üstelik bu mesaj çılgınlığı yüzünden kimse elinden telefonunu düşürmemektedir. Son zamanlarda az da olsa görülen görüşmeler , birbirlerine gidip gelmeler düşünüyorum ki birkaç sene sonra kalmayacak ve insanlar evlerinden çıkmadan her türlü işlerini halledebilecekler.

Bir Peri Masalı

İngiltere'de peri masalı olarak nitelendirilen  kraliyet düğünü bitti. Düğün sadece İngiltere’de değil dünya basınında da geniş yer buldu. Düğünde Türkiye'yi Londra Büyükelçisi Ünal Çeviköz temsil etti. Çeviköz  "Çok özel ve ayrıcalıklı bir deneyimdi" diye konuştu. Büyükelçi Çeviköz, çiftin mutluluğunu paylaşmanın onurunun unutulmayacak bir anı olarak hafızasına kazındığını ifade etti. Ayrıca teknolojik gelişmelerle eskiden kraliyet düğünleri sadece televizyondan ve radyodan öğrenilirken artık sosyal ağlardan anında bilgi alınarak tebriklerde bu sitelerden yapılmaya başlanmış.Yani burdan çıkaracağımız sonuç internet kraliyet adetlerini bile değiştirmiş.

" Yaşam Şifresi "


Baştan sona soru işaretleriyle dolu olan” Yaşam Şifresi” izlerken sizi öyle sürüküyor ki filmde geçen olayların imkansız olduğunu bile düşünmeden izliyorsunuz. Ancak filmin sürekli başa sarması bazen sıkıcı olabilir. Kurgusu ve konusu gerçekten ilginçti. Böyle bir şeyin ileride olma olasılığı var mıdır acaba ? Filmin konusu zamanda yolculuktan oluşmakta ama bu çeşit diğer filmlerden ayıran özelliği zaman yolculuğunun” Geleceğe Dönüş “filmindeki gibi arabayla;  “ Zaman Makinesi”, “12 Maymun” filmlerinde ise  bir cihazla karşımıza çıkmıştı. Ancak bu filmde bir tüpün içinde gerçekleşiyor ve adam yaşadığını zannediyor. Ancak hiçbir fiziksel hareketinin bulunmadığı bir solunum cihazında yaşıyor. Zamanda yolculuk yaparak da birçok kişinin hayatını kurtarmaya çalışıyor. Sonuç olarak izlenmesi gereken farklı  bir film olduğunu düşünüyorum.

29 Nisan 2011 Cuma

Elektrikli Arabalar


 Bildiğiniz gibi teknolojide ilerleme hiçbir zaman bitmemekte ve son zamanların en iyi icatlarından biri ise elektrikli arabalardır.  Elektrikli araçların şu anda pazarda önemli bir yeri bulunmamaktadır , ancak bazı faktörlerin bu araçların geleceğini aydınlattığı söyleniyor. Bu faktörler arasında petrol fiyatlarının sürekli yükselmesinin yanı sıra çevreyi koruma kaygılarının artması da yer alıyor. Elektrikle çalışan araçların çevre kirliliğine karşı büyük yarar sağlayacakları biliniyor. Yenilenebilir enerji kaynakları geliştikçe, bu araçların yararlarının da katlanarak artacağı öngörülüyor.  Çünkü petrol elbet bir gün bitecektir. Peki bizler ne zaman bu araçlardan tam anlamıyla yararlanacağız ne zaman yaygın hale gelecek ? Bu araçların tahminen 2020 ‘ de yaygın olarak kullanılmaya başlanacağı düşünülüyor. Ama kafalarda bununla ilgili hala birçok soru var. Ne kadar sürede şarj edilebilecek , şarjı ne kadar dayanacak gibi.

Kadınların Alışverişe Olan Tutkuları


Alışveriş tutkusu hastalık mıdır? Bu sorunun yanıtı tarih öncesine kadar bile uzanıyormuş. Özellikle kadınların geninde alışveriş tutkusunun olduğu kanıtlanmış. Kadınların en iyisini ,en kalitelisini alma isteği ve kendi aralarında olan rekabet  bu alışveriş tutkusunu bir hastalık haline getirmiştir. Genelde kadınlarda  çeşitli nedenlerle ortaya çıkan mutsuzluk, yalnızlık, öfke ve sinirlilik gibi olumsuz  duyguların bastırılmasındaki en büyük ilaç alışveriştir. Çünkü kadınlar kendilerini güzel hissedince mutlu oluyorlar ve kadınların alışveriş tutkusunu erkeklerden ayıran en büyük özellik ise onların vitrinlere ya da ürünlere erkeklerden farklı bir gözle bakmasıdır. 

27 Nisan 2011 Çarşamba

Nükleer Santral

Nükleer enerji nedir? Türkiye’ye nükleer enerji şart mı ? Bu soru son zamanlarda büyük tartışma yaratmıştır. Meyve, sebzenin yetiştirilme merkezi ayrıca truzimin gelişmeye en çok müsait olduğu şehirlerden biri olan Mersin Akkuyu’ da kurulması düşünülen nükleer enerji santrali , mesela bir depremde  bu bölgede büyük bir tahribata neden olabilir. Bunun yerine dönüştürülebilir enerji kaynaklarını kullanmak daha doğru olmaz mı? Çünkü yakın zamanda da gördüğümüz gibi Fukushima’da meydana gelen faciada birçok insan öldü.  Bir de 1986’da  Çernobil’de olan  nükleer kaza vardır.
Öte yandan nükleer enerji  birçok ülkede, özellikle gelişmiş ülkelerde vazgeçilmez bir enerji kaynağıdır. Bizim ülkemizin gelişmesi  ve dışa olan bağlılığımızı azaltmak için de gereklidir. Uzmanlara  göre gerekli önlemler alındığı sürece bu santrallerden istediğimiz verimi alabiliriz. Ayrıca düzenli yapılan kontrollerin de Fukushima ve Çernobil’de meydana gelen büyük kazaların riskleri azalttığını söylüyorlar. 

26 Nisan 2011 Salı

DİZİLER HAYATIMIZIN BİR KESİTİ Mİ YOKSA TAM İÇİNDEN Mİ?

Günlük hayatımızda çevremizde  gördüklermizden etkilendiğimiz pek çok şey vardır. Peki sadece çocukken mi etkileniyoruz? Hiç sanmıyorum özellikle Türkiye gibi eğitim seviyesi düşük ya da gelişmekte olan diye nitelendirilen bir ülkede insanlar her yaşta iyi kötü her şeyden çok çabuk etkilenebiliyor. En basit örnekleri  yoldan geçerken  gördüğümüz panolardaki reklamlardan,izlediğimiz dizilerden, filmlerden etkilenebiliyoruz. Sanki izlediğimiz dizi ya da film bizim hayatımız olup çıkıyor. Televizyonun öylesine içine dalıyoruz ki izlediğimiz şeylerin doğru ya da yanlış olduğunu düşünmüyoruz. Kurtlar Vadisi dizisi gibi anlamsız şiddet içeren, dizideki oyuncuların herkesi öldürüp bir türlü ceza almaması ,hapse girmemesi bizim bazı  Türk delikanlılarını gaza getirmiştir. Sanki onlarda böyle suçlar işleyince ceza almayacaklarmış gibi onlardan etkilenip aynı şeyleri yapmışlardır. Başka bir konu ise çok olay olan  Aşk-ı Memnu dizisiydi. Bu dizideki aldatma olaylarından sonra bizim ülkemizde de  çok görülen bu vaka artış göstermiştir. “ Benim ordakilerden ne farkım var. “  Mantığıyla yaklaşan vatandaşlarımız gibi. Tabi ki  başta söylediğim gibi böyle dizilerden , filmlerden sadece çocuklar değil ama en çok çocuklar etkileniyor. Yine de onlar bu konularda en masumlarımız olmuyor mu? İzledikleri çizgi film kahramanlarından etkilenip kendilerini onların yerine koyuyorlar ve bu yüzden birçok olay oluyor. Örneğin bundan birkaç  sene önce okuduğum bir haberde bir çocuk kendisini spider-man zannedip apartmanın yüksek bir katından atlamış. Böyle kurmaca şeyleri hayatımızın bir parçası ya da hayatımız yapmak gerçekten çok acı vericidir. Ama bu  böyle dizilerin kaldırılması anlamına da gelmemelidir. Çünkü içlerinde elbette ki yaşanmış hikayeler ya da ders çıkarmamız gereken kesitler vardır.

MEDYA VE SANSÜR


“Yasakçı zihniyet” ile aklımıza ilk gelen medyanın her zaman takipçisi olduğu iktidarların  engelleri, yasaklarıdır. İktidarların  yaptıklarını halka doğrudan yansıtmak isteyen medyanın önünün sansürlerle kesilmesi dolayısıyla da halkın öğrenmesi gerekeni gerçek anlamıyla öğrenememesidir.Böyle bir durumda demokratikleşmekten söz bile edemeyiz. Bunlara özellikle sosyal paylaşım sitelerini de ekleyebilirz. Çünkü  bu sitelerde insanların önüne geçilmez bir bilgi paylaşımı olmaktadır. Ayrıca yazılan bloglardan dolayı bu sitelerin de önüne geçilmek, kapatılmak  istenmiştir. Ancak haber almaya  böylesine aç olan bir milleti durdurabilmişler midir?  Siyasal iktidarlar da içinde olmak üzere her türlü kuruluşun özgürce eleştirilmesini , halkın haber almasını, öğrenmesini, olaylar ve sorunlar üzerinde düşünmesini sağlayacak araç medyadır. Dolayısıyla bir ülkede  düşünceye çeşitli yasalarla  sınır , sansür getirilmesi, gazetecilerin , yazarların yazarken , haber verirken ceza korkusuyla kendi kendilerini denetlemeleri sonucunu doğurur. Bu denetleme de düşüncenin özgürce açıklanmasına engel olur.  Sansür gibi çeşitli sebeplerden  ötürü yazarlar, kendi işlerinde ilerlemekten ,halka daha fazla bilgi vermekten,  düşüncelerini paylaşmaktansa yasaklarla mücadele etmek zorunda kalmıştır.
Sonuç olarak medyanın en büyük görevlerinden biri olan halkı doğru bilgilendirme işi  görülüyor ki bir şekilde engellenmeye çalışılmaktadır  ve toplumların ilerlemesinde, demokratikleşmesinde önemli bir rol oynayan medyadan bizim ülkemiz ve diğer modern  toplumlarda sansür nedeniyle yeterince yararlanamamaktadır. Maalesefki devlet denetiminden geçen onaylanmış bilgilerle yetinmek zorunda kalıyoruz.

19 Nisan 2011 Salı

TABLETLER GAZETENİN YERİNİ TUTAR MI?

Gazeteler günlük hayatımızın ayrılmaz bir parçası olmuştur. Bir gazetenin yayınlanmasındaki temel amacın “haber vermek” olduğunu da bilmeyen yoktur heralde. Nitekim gazetenin en ilkel örneği sadece haberin duyurulması amacını taşımaktaydı. Eskiden gazeteler büyük boy bir kağıda yazılıyor ve herkesin okuyabilmesi içinde duvarlara asılıyormuş. Ama tabi bu tür gazeteler tam bir gazete niteliği taşımıyor. Çünkü gazete her an yanımıza alabileceğimiz ve her an her şeyden haberdar olabileceğimiz bir şeydir.Ancak teknolojinin gelişmesiyle birlikte önce bilgisayarlar, akıllı telefonlar  daha sonra da tabletler gazetelerin yerini aldı. İnternetle insanlar rahata alıştı, her şeye bir tıkla oturdukları yerden ulaşabiliyorlar.Dolayısıyla internet ,gazetelerin okunma oranını düşürmüştür. Çünkü gazete almak artık zahmetli bir iş haline gelmiştir. Gün içerisinde gerçekleşen olaylar bize gazeteyle ertesi gün ulaşırken internette hemen yayınlanmaktadır. Ayrıca internetten bir sürü gazeteye ulaşabilir ve hepsindeki haberleri  anında okuyabiliriz. Ama tabletlerden sonra da bilgisayarlar gazetelerin durumuna düştü ve bilgisayarı açmak ,onu taşımak zahmetli bir iş haline geldi. Çünkü tabletlerin taşınması kolay, sürekli elinizn altında. İstediğimiz her an açabiliriz  ve sayfaları geçmek ,yazıları okumak, resimleri büyütmek tabletleri kullanmayı daha cazip ve rahat bir hale getiriyor. Tabletlerdeki gazeteler , internetteki gazetelere göre daha çabuk güncelleniyor ve daha hızlı bir şekilde yayınlanıyor. Nurcan Akad’ın hazırladığı ve sahip olduğu Zete gazetesi buna en güzel örnektir. Özellikle Zete gazetesindeki haberler okuyucular için özenle seçiliyor ve kaliteli haberler ele alınarak insanlara sunuluyor. İnternette ise karşımıza binbir türlü yalan yanlış, gereksiz  haberler  çıkıyor ve insanları yanıltıyor. Teknoloji bu kadar ilerlemişken , doğru habere ulaşmak bir o kadar da zor oluyor. Ama Nurcan Akad,  Zete gazetesiyle  bize doğru , kaliteli haberin ışığını tutuyor. Bu da tabletlerin kullanımını internete göre daha çok arttırıyor. Sonuç olarak teknolojinin her alanda üstün olduğunu burada da görüyoruz ve önümüzdeki senelerde internet gazeteciliğinin yerini tablet gazeteciliğine bırakacağını şüphesiz izleyeceğiz.

11 Nisan 2011 Pazartesi

Avrupa'da Küçük Bir Tur


Bahar tatilinde Prag’a ,Karlovy Vary’e ve son günümüzde ise trenle Viyana’ya gitmiştik.Prag küçük ve çok sevimli bir yer burada gezerken kendinizi binaların eski yapılarına kaptırabilirsiniz ancak  bu sırada kenardaki renkli çikolata fabrikalarını görmemeniz mümkün değil.Özellikle tatlıya düşkünseniz bu fabrikalara girip çikolata kokularını aldıktan sonra tatlarına bakmadan oradan çıkmanız pek de mümkün değildir.Prag’ın önemli meydanı Fiehir Meydanı’dır.Çok büyük bir meydan değildir, burada eskiden idam cezaları verilirmiş ancak şimdi turistlerin tercih ettiği mekanlardan biri haline gelmiştir. Çünkü burada dünyanın en eski üçüncü astronomik saat kulesi bulunmaktadır ve çevresinde bir sürü kafe vardır.Turistler bu kafelerde oturup saatin çalmasını beklerken Çek birasının ve Prag’ın ünlü tatlısı apple strudel’ın tadına bakmaktan geri kalmıyorlar.Daha sonra Prag’ta yapacağınız küçük bir turda karşınıza ünlü Charles Bridge çıkacaktır.Bu köprüyü özellikle akşamları görmek gerektiğini düşünüyorum gerçekten çok etkileyici. Prag’a kadar gitmişken Karlovy Vary’i görmemek olmaz. Burada mükemmel bir doğa ve harika bir mimari var.Kendinizi bir film setinde hissetmemeniz mümkün değil; binaların renkleri , adım başı fışkıran  şifalı çeşmeler , heykeller, içinden nehir geçen bu küçük termal kasaba gerçekten görülmeye değerdi. Son günümüzde ise dört saatlik bir tren yolculuğundan sonra Viyana’ya ulaştık. Viyana, tarihî eserleriyle, büyük meydanlarıyla, mükemmel parklarıyla, temiz caddeleriyle ve şehri yer yer süsleyen çiçek alanlarıyla insanı ürperten bir güzelliğe sahip! Viyana’da  Schwedenplatz’a gittik sol tarafımızda Tuna Nehri’nin kanallarından biri vardı. Viyana’nın güzelliğine kapılıp açlığımızı unutmuştuk ki çok güzel bir restaurant bulduk ve burada Viyana’nın en ünlü yemeklerinden biri olan şinitzeli yedik. Bahar tatilinde yaptığım bu küçük tur beni gerçekten büyüledi, herkesin buralarda kendine dair bir şeyler bulabileceğini düşünüyor ve görmenizi tavsiye ediyorum.